Balıkçıların Geyik Muhabbeti

Havanın çok sıcak olduğu bir yaz günüydü. Alanya  günlüğü geleneği olarak ikindi zamanı güneş şöyle sallandığında  soluğu denizde aldık.Deniz kenarı insan kaynıyordu. Erkeği, kadını, kızı kızanı herkes keyfinde… Biraz serinlemeye çalışıyor.Kuma belenip yatanlar, şenzokta kitap okumaya  çalışan yabancılar, kumdan kale yapmaya çalışan çocuklar, cilveleşen sevgililer, yüzen ve gezenler… İşte böyle geçer Alanya’da yaz  ikindileri. Buralarda bir başkadır tatil.

Deniz kenarında bellerimize kadar suya gömülerek dalga ile sallanmaya başladık. Buna da doyum olmuyor. Suyun içinde ayaklarımızın  tırnakları görünüyor. Bu gün az bir sallantı var. Buna da dalga denmez. Adamı okşuyor sanki.  Dikkatlice ayaklarımıza baktım. Aralarda  balıklar geziyor, bazı küçük balıklar  ayaklarımızdaki parazitleri topluyor.Dokundukça tatlı bir gıcıklanma oluyor; ama zevkli. Sanki gıdıklıyor. Yanıma gelen Ökmen’e:

-Bu balıklar adamı gıdıklıyor,ayaklarıma yapışıp çekiyor.

-Vallahi bunlar küçük olduğundan ayaktaki parazitleri ve küçük deri çıkıntılarını toplarlar.

-İyi, bu faydalı.

-Bu faydalı da geçenlerde bizim arkadaşların birine ne olmuş biliyor musun?

-Ne olmuş?

-Akşam denize zıpkınla balık avlamaya girmişler. Ellerinde deniz elektrikleri de var. Biraz  dolaşmışlar, balık bulamamışlar. Sonra bizim Fok adını verdiğimiz arkadaş  taşın altına dalmış. Dışarı çıkarken taşın  ucuna  şortu takılmış ve yırtılmış. Yırtılınca  o da kızmış şortu çıkarıp atmış.Şimdi anadan doğma yüzmeye başlamış. Nasıl olsa ortalık karanlık. Kimse de gördüğü yok. Öteki arkadaşına seslenmiş. “Oğlum sen de şortu çıkar,  yüzmesi çok zevkli oluyor” demiş. O salakta  şortu çıkarmış, adem gibi yüzmeye başlamış. Biraz sonra kayalıktan geçerken bir bağrıltı olmuş. “Of yandım…!” diye  arkadaşına seslenmiş. Ne oldu? Diye O da ses vermiş; ama ağlamaklı bir sesle “Oğlum bir balık benimkini yem diye kaptı, ucundan birazını kopardı. Koş beni kurtar” demiş. Koşuyor arkadaşı. Gerçekten öyle.Bereket balık küçükmüş,değilse adamın alet balığın kursağına inecekmiş.

Bizler önce dinledik. Olayın mahiyetini anlayınca bastık kahkahayı. Çevredekiler niye güldüğümüzü anlamaya çalıştılar ;ama anlayamadılar. Gülüşme sesimiz denizin derinliklerinde kaybolup gitti. Şimdi Ökmen’in etrafını iyice sardık.

İsmail:

-Bu durumda şortsuz yüzmek erkeklere göre kadınlarda daha avantajlı oluyor.

Bir kahkaha daha yükseldi. Ökmen:

-Dünya’da devamlı  kadınlar erkeklerden her zaman avantajlı yaratılmışlardır. Şimdi şöyle etrafınıza bir bakın. Hepimizin gözü ister istemez bayanlara  kayıyor.  Erkekler neye yarar? Bol  odun  çektireceksin. Söküntü söktüreceksin. Hayatın renkleri kadınlardır.

-Sonra ne oldu  diye ben sordum?

-Ne olacak? Kanamış, bereket deniz suyu tuzlu olduğundan pişirmiş, çabuk iyi olmuş. Siz sakın denemeye kalkmayın. Deniz de en iyi zevklerden birisi gerçekten balık avlamak. Çeçenlerde bizim arkadaşlardan Fok’la Aydap’a balığa gittik. Orada  balıkçılardan  Tosbağa  varmış. O da suda çok durduğu için arkadaşları Tosbağa adını vermişler.  Vardık “Selamün aleyküm, alayküm selam” denildikten sonra  oturduk. Onlar deniz kenarına bir ateş yakmışlar. Birkaç sokar balık vurmuşlar. Tosbağa’nın elini sokar sokmuş. O da  “Yemin olsun seni hemen yiyeceğim” diye yemin etmiş. Yanındaki  Hasan’da  bir ateş yakmış. “Şu balığı yesin , yemini yerine gelsin” diye. Denizden çıktıktan sonra  ateşin ısısı  adam öyle tatlı geliyor ki.  Neyse biz balıklar pişirirken  avcı konuşmalarına başladık.Benim yanımdaki  Fok, Tosbağa’ya  sordu:

-Nasıl koçum balık vurabiliyor musun?

Biraz havalı bir şekilde:

-Vurmaz olur muyum hiç. Geçen gün  denize açıldım. Karşımdan bir kılıç balığı bana doğru geliyor. Koca bir dağ. Sen de yirmi kilo,ben diyeyim otuz… Ulan şimdi önünden atsam, ok kılıcından kayıp gidecek, arkaya dolansan kaçacak.Üstten atsam yüzeye yakın.Yana dolansan  haberi olacak. En iyisi altına dalayım, dedim. Yavaşça altına daldım.Tam boynun altındaki yumuşak yere sıktım oku. Tam boynun altından ok girdi. Karaya zor çıkardım. Ben bir hafta yediğim gibi komşuları da  doyurdum.

 

 

 

 

Yine gülüşmeler ve kahkahalar yükseldi. Bir  Belimize kadar olan deniz kıyısında  bir grup olmuştuk..

Mehmet Usta :

-Ne kadar büyükmüş balık?

-Eee..! ne zannettin? Sonra  Tosbağa benim arkadaş Fok’a sordu.

-Sen ne yapıyorsun? Av nasıl gidiyor?

-Geçen gün ben de  Ökmen ile Avsallar altına gittik. Yarim saat içinde belimdeki teli balıkla doldurdum, döndük?

-Balıklar geldi, yedik. Suya girmeden döndük. Yolda motorla gelirken ben arkadaşa  dedim ki; Avsallar altına balığa birlikte gittik. Bir iki saatte üç balık vurdun çıktık. Sen  O arkadaşa “Teli doldurdum” dedin. Ne yalan söylüyorsun?

-Oğlum avcının  konuşması öyle olur. Buna yalan demezler. Avcının geyik muhabbeti derler. Ben O na  kaç balık vurduğumu söyledim mi?  Söylemedim. O sanki balığı  boynundan mı vurdu?. Onun ki de  palavra, benim ki de ?

Yine kahkahalar yükseldi. Mehmet Bey:

-Ökmen sen hep  iyi balık avladığından bahsediyordun.Yarın bir balığa gidelim. Senden bir balıkta biz yesek olmaz mı?

-Sen balık yiyeceksen balık halinden git al evde pişirt ye. Lafın benden dinleyeceksen  dinle…

Hüseyin söz aldı:

-Bizde  Abdullah’ı denize alıştıralım dedik. Bir gün  zıpkının bir aletini unutur girer denize. Bir gün  paletlerinin birini denizde yitirir. Adamı zıpkınla balık avlandırmaya  alıştırmakta kolay değil.

Güneş Delik Devrent’in tepesinden aşağıya sarkarken  ufukta koca bir sini görünümünü almış, kızıllığa bürünmüştü. Bakması ayrı bir zevk veriyordu. Etrafımızdaki yabancılar  günün batışı ile  fotoğraf çekimi yaptırıyorlar, erotik pozlar veriyorlardı. Onların pozları ayrı bir güzellikteydi.

Bir tarafta  güzeller, bir tarafta batan güneşin güzelliği, insanı mest ediyordu.

Geyik muhabbeti yerini bulmuştu. Mühim olan  muhabbeti ki tabii.

Durum anlaşılmıştı. Başka söze ne gerek vardı? Akşam evlere o gün daha  dinamik ve daha güler yüzle dönmüştük. Neşemiz yüzlerimize yansımıştı. Hani ne derler?

“Neşe neşeyi getirirmiş.”

Bence akşam da iyi gelmez değildi yani…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir